Sınırda kişilik bozukluğu olan bireyler genelde kişiler arası ilişkilerde, benlik imgelerinde ve duygu durumlarında dengesiz bir davranış örüntüsü sergilerler.
Çevrelerindeki tetikleyicilere yoğun duygusal tepkiler verirler ve temel duygusal dönemlerine dönmeleri uzun zaman alır. Bir duygudan diğerine geçişleri oldukça şiddetli ve hızlıdır.
Sınırda kişilik bozukluğuna sahip kişilerin diğer özellikleri de şu şekildedir:
-İlişkilerinde de yüksek düzeyde tutarsızlık bulunur. İlişkileri yoğun ve fırtınalı olma eğilimindedir.
-Arkadaş ve sevgililerini önce idealleştirip, daha sonra aynı kişiler tarafından hayal kırıklığına uğratışmış hissederler. Bunaltı, çökkünlük belirtileri gösterirler. Sonuç olarak öfke patlamaları yaşarlar.
-Onlara göre kişiler ya hep iyi ya hep kötülerdir. İyiler sevilir, kötülerse değersizleştirilir. Kişi, bu karşıt duygular arasında bocalar ve kendine karşı tutumu da dalgalanmalar gösterir.
-Çok yoğun terkedilme korkuları vardır. Gerçek ya da hayali bir terkedilme korkusuna kapıldıklarında, bu durumu engellemek için çaresizce çırpınırlar.
-Sınırda kişilik bozukluğuna sahip bireyler uzun vadeli sonuçları düşünmeden -ya da umursamadan tepkisel davranırlar. Bu tepkisellik aşırı duygusal dengesizlikle birleşince genellikle kendini kumara verme ya da kuralları umursamama gibi zarar verici davranışlara sebep olur.
-İntihar girişimi sıklıkla görülen bir durum olsa da, bu girişimlerin yalnızca %8-10'u intihar ile sonuçlanır. Bununla beraber kendini yaralama da oldukça yaygındır. Bu kendini yaralama davranışı kimi zaman kaygı ya da tükenmişlik duygularından kurtulmak için gerçekleştirilir.
-Vakaların %75'inde gerçeklikten kopma, sanrılar yaşama, halüsinasyon ya da paranoid düşünceler gibi geçici bilişsel belirtiler de görülür.
-Nüfusta yaygınlığı %1-2 arasında olmakla birlikte, kadın ve erkeklerde eşit olarak görülür. Ancak psikoterapiye başvuran danışanlara bakıldığında kadınların daha çok destek almaya geldikleri görülmüştür.
-Birçok belirtisi olan bu kişilik bozukluğu bireylerin sosyal ve mesleki olarak zorlanmasına sebep olmakla birlikte, kaygı bozukluğu ya da madde kullanımı gibi farklı bozukluklarla birlikte de görülebilir.
Araştırmalara göre, sınırda kişilik bozukluğunun ortaya çıkmasında genetik önemli bir faktördür. Sınırda kişilik bozukluğu olan birçok bireyin çocukluk döneminde yaşadıkları olumsuz, travma yaratıcı olaylardan bahsettiği de görülmüştür. İstismar, ayrılık ya da kayıp gibi olaylara küçük yaşta maruz kalmak, duygulanımsal dengesizlik düzeyi yüksek olan kişilerde görüldüğünde bozukluğun ortaya çıkma olasılığını da arttırır.
Sınırda kişilik bozukluğunun psikoterapisinin hem biyolojik hem psikolojik psikoterapi yöntemlerini içerir. Biyolojik tedavi, ani durum değişiklikleri, öfke ve kaygı gibi durumların psikoterapisinde kullanılan antidepresan vb. ilaçları içerir. Psikoterapi ise genellikle sorun, ilişkiler ve dinamik odaklıdır. Asıl amaçlar kişinin kendine zarar verici davranışları ve intihar eğilimini azaltmak, terapiyi engelleyen davranışların önüne geçmek, varsa madde kullanımı alışkanlığını bıraktırmak, sosyal becerileri ve duyguları düzenlemek, ve hastanın kendisi için seçtiği diğer hedeflere ulaşmak olarak sıralanabilir. Diğer uzun süreli bilişsel - davranışçı ve bilinçaltı psikoterapisinden yöntemlerinin amacı ise kişiye 'hep iyi' ve 'hep kötü' uçları arasındaki gri bölgeyi görme yetisi kazandırmak ve bu sayede duygu dalgalanmalarına sebep olan ani tepki mekanizmalarını kırmaktır.
Özellikle bilinçaltı dinamikler ele alındığında sınırda kişilik bozukluğu olan danışanlarda ciddi işlevsel düzelmeler görülebilmektedir.
İZMİR TERAPİ VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ